“iyi” ya da “kötü” insan diye bir şey olmadığına olan inancım

Bir keresinde, beni çok duygulandıran bir şey oldu. Bindiğim arabalardan birinden indim. Daha yeni doldurduğum mataramı az önce indiğim arabada unutmuşum! Tek su kaynağımdı bu ve 12 saattir pek bir şey içmemiştim. Mataramı bulamazsam çöpten bir pet şişe bulup bir yerlerde, bir tuvaletten falan doldurmam gerekecekti. Bir otostop daha çektim. Aradan bir saat geçti ve suyumu arabasında unuttuğum adam yanımda duruverdi. Mataramı unuttuğumu fark etmiş ve 45 dakikadır beni arıyormuş. Kendisine, para kullanmadan yaşadığımı anlattım. Mataramın benim için ne ifade ettiğini anladı. Kendisi bir gece kulübünün kapısında kavga etmiş ve iki sene hapis yatmış. Böyle bir adam… Hiç tanımadığı birisine su şişesini vermek için o kadar yol tepiyor.

Bu, “iyi” ya da “kötü” insan diye bir şey olmadığına olan inancımı pekiştirdi. Hepimiz, akıl almaz ölçüde içtenlik ve cömertlikle hareket edebilecek kapasiteye sahibiz, zarar verme kapasitesiyle de dolu olduğumuz gibi. Evrimleşmeye devam eden insanlar olarak bizi bekleyen zorluk bunlardan ilkini geliştirirken ikincisini en aza indirebilmek.

Meteliksiz /Mark Boyle

20 sene önce…

20 sene önce, yani 80’li yılların sonuna doğru ben büyürken her şey daha farklıydı sanki. Annemlerin hâlâ yaşamakta olduğu sokak, hayallerimde önemli bir yer tutardı. Benim de burada yaşadığım dönemde herkes birbirini tanırdı; şehre gitmek için evden adımınızı attıktan sonra 15 dakika sokaktan çıkamazdınız. 80 evden sadece birinde telefon vardı. Dolayısıyla, telefon etmek istediğiniz zaman o eve gider (ki diğer tüm evler gibi bu evin de kapısı her zaman açık olurdu) masaya bir bozukluk bırakır ve genellikle de çok önemli olan telefon görüşmenizi yapardınız. Sokağımızda olsa olsa beş araba vardı; daha fazlasını anımsamıyorum. Bir Mercedes gördüğünüzde yurtdışından birilerinin akrabasının geldiğini anlardınız.

Şimdiyse, herkes kendi malına sahip olmak ve kariyer merdiveninin basamaklarını tırmanmak peşinde. Bu merdivenin ise hangi duvara yaslanmış olduğunun hiçbir önemi yok; yeter ki tırmansınlar. Anılarımdaki sokağın yerinde yeller esiyor ve bir zamanlar açık olan kapılar sıkı sıkı kapanmış.

Meteleksiz/Mark Boyle